13 Kasım 2013 Çarşamba

Kahve, Yağmur, Kitap, O...

Elinde bir fincan kahve, önünde okuduğu kitapla oturuyordu evinin balkonunda. Camlarla kapattırmıştı balkonunu. Şimdi de yağmur yağıyordu, onu izliyordu bir yandan. Yere düşen damlaların sayısı kadar çok seviyordu onu. Seviyordu da, sevgisini sadece kendisine saklamak zorunda kalıyordu.
Bir yudum aldı kahvesinden. Ve keşke sen de içimi şu bir yudum kahve kadar ısıtabilseydin diye düşündü. Keşke yağmurun sesi kadar huzur verebilseydin içime. Keşke elimdeki kitap kadar ağlatmasaydın beni. Keşke... Keşke... Keşke demekten yorulmuştu artık. Keşkeler yıpratmıştı onu.
Dudaklarında tuzlu bir tat hissetti birden. Yine mi akıyordu dinmek bilmeyen gözyaşları? Ellerini yanaklarına götürdü, sırılsıklamdılar. Hayır, bunlar gözyaşı değildi, bunlar onun çektiği acının göstergesiydi. Herkeste ayrı ayrı gösterirdi ya acı kendini, onda da böyle gösteriyordu işte.
Kendine ne kadar söz verirse versin, ne kadar onun için kendimi üzmeyeceğim derse desin, olmuyordu. Bir yudum daha aldı kahvesinden ve yağmur eşliğinde kitabını okumaya başladı. Başka ne yapabilirdi ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder