Kimsenin seni anlamaması diye bir şey var. Ah, bir de yanında kimse olmadığı için kimseye bir şey anlatamamak var. Kimsesiz, yapayalnız hissetmek var. Umursamaz görünmek ama aslında gözlerinden yaşlar aka aka kalbinin kırık parçalarını toplayıp birleştirmeye çalışmak var. Yanında bir tek kağıt ve kalem var, bir de müzik... Söyleyemediğin sözler, anlatamadığın dertler var. Aynada gördüğün kişinin sen olmadığını düşündüğün anlar var. Geçmeyen zamanlar var. Sahip olduğun şeylerin yavaş yavaş elinden kayıp gitmesi var. Yaşlı gözler var. Huzursuzluk var. Mutsuzluk var. Düşünmek var. Olmayacağını bildiğin halde kurmaktan vazgeçmediğin hayaller var. Karanlık var bir de. Her yeri kaplayan, simsiyah bir karanlık... Sensizlik var. Şarkıların bile alıp götüremediği sensizlik... Çaresizlik var. Duvarları kaplamış bir çaresizlik... Nefes almanı zorlaştıran bir yumru var boğazında.
Bunca var olan şeyin yanında ise, seni anlayan kimsen yok. Anlamayı bir kenara bırak, bir dinleyenin bile yok.
13 Temmuz 2014 Pazar
Yol Ayrımı
Ve en çok güvendiğin yarı yolda bırakır seni. Yalnız kalırsın bilmediğin bir yolda. Yürüsen bir dert, yürümesen ayrı bir dert. Yerinde saymaktansa yürümeyi tercih edersin ama. Gözlerinin hiç aşinalığı olmayan bu yolda, sabah akşam demeden, nereye varacağını bilmeden yürürsün. Yürürken binbir türlü şey gelir aklına. Keşkelerle başladığın yolda iyi ki de dersin, belki de. Kimi zaman o kadar üzülürsün ki, hiçbir sargı bezi, hiçbir ilaç iyileştirmez yaralarını. Kimi zaman da vardır yaradanımın bir bildiği der, sessizce devam edersin yoluna. Yolun sonunu ise, her zaman seçimlerin belirler. Eğer kimsenin yanına gelmesine izin vermezsen, yalnız yürürsen, canın elbet acır. Yalnız olduğun zamanlar bir süre sonra o kadar yakar ki canını, katlanamayacaksın sanarsın ama dayanırsın. Sendeki o kalp nelere dayanmamış ki bugüne kadar buna da dayanır. Eğer yalnız yürümeyi değil de, yanında başkalarıyla yürümeyi seçersen, bir daha yara almaya kendini hazırlaman gerekir.
Bu bilmediğin yol, hayatındaki en önemli kararları vermeni sağlar. Yol ayrımları, senin ne kadar yara alacağını belirler. Ve eğer kendin için doğru yolu seçersen, diğer yollarda üzüleceğinden çok daha az üzüleceksin. Belki başlarda çok yanacak canın, ama alışacaksın merak etme. Şimdi, o yolda bildiğin doğrularınla yürü ve kimseye seni üzme hakkı verme.
Geçmeyecek.
Nedensizce ağlıyorsun bazen. Gözlerinden yaşlar süzülürken buluyorsun kendini. En alakasız şeye bile ağlıyorsun. Kendini dünyadaki en değersiz insan olarak hissediyorsun. Sanki herkes sana karşıymış gibi. Sanki kimse seni istemiyormuş gibi. Sussan da olmuyor, susmasan da olmuyor. En yakınındakiler bile terk etmişken, kim dinler ki seni? Düşünüyorsun. Düşünüyorsun da bir çözüm yolu yok ki. Düşündükçe daha çok ağlayasın geliyor. Ağlamaktan gözlerin şişiyor, kıpkırmızı oluyor. İstemiyorsun ağlamayı, yine de engel olamıyorsun gözyaşlarına. Geçer diyorlar, geçmiyor. Hiçbir zaman da geçmeyecek. Bununla yaşayacaksın. Çok acıtacak ama alışacaksın.
Gülüşü...
Ve bir bakıyorsun gece olmuş ve aklına düşmüş gülüşü. Onun gülüşünün aklına gelmesiyle birlikte sen de gülümsüyorsun. Ne olduğunu bilmiyorsun bu hissin. Hoşlantı desen, değil. Aşk desen, belki. Fakat tam tanımı yok. Aklına geldiğinde gülümsemene sebep olan, onu düşünmekten vazgeçemediğin ve hayatında ilk defa birini görünce heyecanlandığını hissettiğin bir duygu karmaşası. Ve bu, hayatta sahip olduğun en güzel şey. -En azından şuan için.- Arkadaşlarınla konuşurken bile fark etmeden onu anlatmaya başlamışsın. "Sence yanyana nasıl dururuz? Boyu çok mu uzun? Sence beni sevebilir mi? Bunları ona söylesem mi?" sorularını çevrendeki herkese sormuşsun. Bir kere aşktan yara aldıktan sonra, tekrar yelken açmışsın aşka.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)