29 Aralık 2013 Pazar

Bulut Gibidir İnsanlar...

Kaybolurken güneş gökyüzünden,
Yavaş yavaş bulutlar da silinir,
Yok olur gecenin karanlığında.
Gündüzün bembeyaz pamukları,
Gecenin karanlığı oluverir bir anda.
Gündüz dünyanın en güzeliyken,
Gece kimi zaman göremeyiz bile onları.

İnsanlar bulutlar gibidir aslında.
Gündüz dünyanın en mutlu insanıyken,
Gecenin karanlığı onları sakladıkları için,
Çıkarırlar yüzlerindeki maskelerini.

Bir de güneş batarken oluşan manzara gibi,
İnsanlar da gülümseyerek karşılarlar geceyi.
Hani o manzara paha biçilmezdir ya,
İnsanlar da tam alışırken gülümsemeye, birden gece oluverir,
Yarım kalır gülümsemeler, biraz da buruk...
O gülümseme her şeyden çok acıtsa da yüreklerini,
Onunla olgunlaşırlar ya, o yüzden güzel gelir, o yüzden severler o anı.

Her zaman gece kalmaz öyle değil mi, güneş doğar yeniden,
Belki güneşin tekrar doğacağını,
Bulutların tekrar pamuk gibi görüneceğini bilmek, acılarını azaltır.
Her karanlığın sonunda bir aydınlık olduğunu bilmek,
Karanlıktan korkmaya engel olur.

Bulut gibidir insanlar...
Gündüz maskelerini takar,
Gece acılarıyla boğuşurlar.

14 Kasım 2013 Perşembe

Deniz Gibi

Nasıl sevmiştin derlerse,deniz gibi diyeceğim. Çünkü gel-gitli bir aşktı bizimkisi. O bir geldi, bir gitti. Benim ona olan sevgim de bazen dalgalar gibi çılgınca oldu. Bazen de durgun sular gibi sessizce ve derinden. Fakat hiç bitmedi. Denizde de su hiç bitmez ya, aynı öyle işte. Denizdeki dalgaların kayalara vurması gibi, ona kötü bir çift söz söyleyenleri sevgimle dövdüm. Kimse kötü konuşamazdı onun hakkında, o benim ömrümdü. Denizi deniz yapan nasıl içindeki su ise, beni de ben yapan, ona karşı içimde olan sevgimdi. O ise bir geldi, bir gitti. Deniz gibiydi işte tıpkı. Gel-gitli ve günü gününe uymayan bir deniz...

Hissiz Oldum

Sağır oldum ben,
Seni sevmiyorum, bitti dediğinden beri,
Dilsiz oldum,
Gitme dediğimden beri.
Kör oldum,
Gittiğini gördüğümden beri.
Topal oldum ben,
Arkandan koşturduğumdan beri.
Hissiz oldum,
Sevdiğini sandığım fakat yanıldığımı anladığım günden beri.
Pişman oldum ben,
Sana dön diye yalvardığımdan beri.

Beni Sev Bak, Seni Nasıl Severim.

Mutluluğun resmini çizemem.
Sevgiyi yazıyla anlatamam.
Özgürlüğe değer biçemem.
Acıyı tarif edemem.
Ama ben;
Her şeye rağmen sevebilirim.
Çok kolay mutlu olabilirim.
Sevgiyi anlatamasam da yazarım.
Özgür kalmayı isterim.
Acıyı ne kadar olsursa olsun yaşarım.,
Sevilmenin anlamını da bilirim.
Beni sev bak,
Seni nasıl severim.

Koca Bir Yalanmış Aşk

Koca bir yalanmış aşk.
Sevmek günahmış.
Mutluluğun formülü,
Duygusuzca yaşamakmış.
Merak etmek saçmaymış.
Özlemek yanmakmış,
Kor gibi yanmak...
Hayat bir oyunmus,
Kader düzenbazmış.
Koca bir yalanmış aşk,
Sevmek günahmış.
Mutluluk ise çocuklukta kalmış.

Merhaba Sevdiğim...

Merhaba sevdiğim;
Yine önümde kağıdım,
Elimde bitmeyen kalemim,
Sana yazıyorum.

Sen bilmiyorsun,
Ben yazdıkça yazıyorum.
Seni böyle anlatıyorum,
Seni böyle yaşıyorum.

Kavuşamayacak da olsak,
Dokunamayacak olsam da sana,
Kalbimdesin.
Orada bakıyorum sana.

İçimdesin sen,
Canımın içisin,
Sevgimsin sen,
Sevdiğimsin.

Benim değilsin,
Ellerinsin.
Senin değilim,
Başkasının hiç değil.

Elimde kalem,
Önümde kağıt,
Gözümün önünde hayalinle,
Yazıyorum yine sana.

Daha Az Acıtıyor.

-Onu çok seviyorum. Kendimden çok. Yaşamaktan çok. Onu gördüğümde içimde çok güzel şeyler oluyor. Onun bende yarattığı o duyguyu da çok seviyorum. Varlığı yetiyor iyi hissetmem için. Ama dönmem geri, dönemem.
+Madem bu kadar çok seviyorsun, neden ona geri dönmüyorsun? Her gece ağlamaktan bıkmadın mı? Dönersen geri, ağlamayacaksın artık. Onu her gördüğünde kalbinin acıması daha mı güzel? Böylesi daha mı güzel?
-Hayır, böyle her şey berbat. Ama geri dönersem her şey daha da berbat olacak. Çünkü eğer ben geri dönersem, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yanan bir mumu düşün, mum yandıkça erir, yok olur değil mi? Tekrar eski şeklini alabilir mi peki, onca uğraşa rağmen? Zamanı geri alabilir misin? Yaşadıklarını, sana yaşattıklarını unutabilir misin? Belki, geri dönersem her şey daha güzel olabilir, evet. Ama geri dönersem biliyorum ki eninde sonunda yine biteceğiz. Unutacağız birbirimizi sonra. Yan yana geçerken yüzlerimize bile bakamayacağız belki. Geri dönersem her şey daha kolay olur, ama belki bir süre için. Sonrası daha karmakarışık, daha yıpratıcı olur. O yüzden dönmüyorum. Hani hep onu anlatıyorum ya herkese, sanki her anlatışımda onun yanında oluyorum. Bu bana yetiyor, biliyor musun? En azından daha az acıtıyor.

Aşka İnat Mutlu Olmak...

Yağmura inat,
Dalga olmak istedi denizde.
Fırtınaya inat,
Yaprak olmak istedi.

Sessizliğe inat,
Çığlık olmak istedi.
Yalanlara inat,
Bir çift tatlı söz olmak istedi insanların dilinde.

Biliyor musun?
Aslında o sadece,
Hayata inat aşık olmak,
Aşka inat mutlu olmak istedi.

Nasılsın Sevdiğim?

Nasılsın sevdiğim?
Sevip de sevilmediğim.
Beni sorarsan iyi değilim,
Çünkü sen yoksun yanımda olman gerektiği halde.
Çünkü gelmiyorsun.
Çünkü sevmiyorsun beni.
Çünkü özlemiyorsun.
Sen bana neler yaptın böyle?
Ben eskisi gibi değilim,
Olamıyorum da...
Neden diye sorarsan söyleyeyim;
Sen girdin hayatıma,
Her şeyi mahvettin.
Bir dünyam vardı küçücük,
Mutluydum her şeye rağmen.
Hayatıma girdin,
Önce düşüncelerimi, hayallerimi çaldın,
Sonra kalbimi.
Şimdi de hayatımı çalıyorsun.
Ağlatıyorsun gecelerce.
Süründürüyorsun,
Acı çektiriyorsun.
Anlatmama gerek yok aslında bunları sana.
Nasılsın soruma bile cevap vermeyeceğini biliyorum,
Nasıl olduğumu sormayacağını biliyorum.
Hayatıma girdin,
Hayatımı alıp gittin.
Artık ne olacağını bilmiyorum,
Naıl olacağımı bilmiyorum.

Yapar Mısın?

Bağırsam,
Duyar mısın sesimi?
Haykırsam sensizliğimi bulutlara,
Gelir misin?
Sadece seni sevsem,
Sen de beni sever misin?
Beni hiç bırakma desem,
Ömür boyu tutar mısın ellerimi?
Gözlerimin içine bakar mısın?
''Seni seviyorum'' diye fısıldayıp kulağıma,
''Ömrümün geri kalanı ol.'' der misin?

Hep Aynı Şeyler...

Hep aynı şeyler.
Sahte gülümsemeler,
Yasaklı hayaller,
Biten başlangıçlar...

Sen yine yoksun,
Hiç olmadın ki.
Biz hiç biz olmadık,
İzin vermedin ki.

Ben yine yalnız,
Hep olduğu gibi.
Yine kırgın,
Olmadığın için.

Bugün Günlerden Kara

Bugün günlerden kara,
Saatler bitik.
Yaşamıyorum artık,
Çünkü biz bittik.

Bugün günlerden kara,
Yıldızlar sönük.
Güneş doğmadı bugün,
Ay karanlık.

Bugün günlerden kara,
Yaşamıyor artık insanlar.
Durdu dünya,
Çünkü biz bittik.

Onu Benim Kadar Seversen...

Onu sevmek,
İmkansızları yaşamak mıdır?
Yoksa onu severek,
Yaşamak imkansız mıdır?
Yıldızları sayabilirsen eğer,
Onu benim kadar sevebilirsin.
1 saat boyunca güneşe bakabilirsen eğer,
Ona benim kadar aşık olabilirsin.
Ve eğer onu benim kadar seversen,
Sonsuz boşlukta her an kaybolabilirsin.

13 Kasım 2013 Çarşamba

Yeni Bir Sayfa

Yeni bir sayfa açtım dedim,
Bembeyaz, tertemiz...
Yeni bir başlangıç yapacağım dedim,
Onsuz, sevgisiz...

Onu sevmeyeceğim dedim,
Yapamadım.
Onu özlemeyeceğim dedim,
Başaramadım.

Açtım yeni bir sayfa,
Aldım elime kalemi,
Bir şeyler yazdım önce,
Sonra üstünü çizdim.

Onsuz olmadı hiçbir şey.
Ya da ben beceremedim.
Kağıtlarım onun adını istedi,
Kalemlerim onu yazdı.

Her şeyin ihanetine uğradım anlayacağın,
Kağıtlarımın, kalemlerimin...
En çok ta canımı acıtan şey, senin ihanetin.

Kahve, Yağmur, Kitap, O...

Elinde bir fincan kahve, önünde okuduğu kitapla oturuyordu evinin balkonunda. Camlarla kapattırmıştı balkonunu. Şimdi de yağmur yağıyordu, onu izliyordu bir yandan. Yere düşen damlaların sayısı kadar çok seviyordu onu. Seviyordu da, sevgisini sadece kendisine saklamak zorunda kalıyordu.
Bir yudum aldı kahvesinden. Ve keşke sen de içimi şu bir yudum kahve kadar ısıtabilseydin diye düşündü. Keşke yağmurun sesi kadar huzur verebilseydin içime. Keşke elimdeki kitap kadar ağlatmasaydın beni. Keşke... Keşke... Keşke demekten yorulmuştu artık. Keşkeler yıpratmıştı onu.
Dudaklarında tuzlu bir tat hissetti birden. Yine mi akıyordu dinmek bilmeyen gözyaşları? Ellerini yanaklarına götürdü, sırılsıklamdılar. Hayır, bunlar gözyaşı değildi, bunlar onun çektiği acının göstergesiydi. Herkeste ayrı ayrı gösterirdi ya acı kendini, onda da böyle gösteriyordu işte.
Kendine ne kadar söz verirse versin, ne kadar onun için kendimi üzmeyeceğim derse desin, olmuyordu. Bir yudum daha aldı kahvesinden ve yağmur eşliğinde kitabını okumaya başladı. Başka ne yapabilirdi ki?

Suskun...

Öylece bakakalmıştı ardından...
Gözleri yaşlı, kalbi kırıktı.
Suskundu.
Hoşçakal bile dememişti ya giderken,
Ona bozulmuştu.
Geçen onca zamanın ardından,
Bir hoşçakalı bile çok görmüştü ya,
Ona sıkkındı canı.
Bir kere kapatsa gözlerini,
Süzülecekti gözyaşları yanağından.
Bir kelime söylese,
Korkuyordu bir daha susamayacağından.
Öylece bakıyordu sadece,
Bakıyordu ve susuyordu.

Sessiz Çığlık

Sessiz çığlıklarınız vardır,
İçinizde fırtınalar koparan.
İçinize akıttığınız gözyaşlarınız vardır,
Kimsenin haberi olmadan.

Susuşlarınız vardır,
Delice konuşmak isterken.
Sözcükleriniz vardır,
İstemsizce ağzınızdan dökülen.

Bazı insanlar vardır,
Seni herkesleştiren,
Bazı insanlar vardır,
Herkesten farklılaştıran...

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Değişir İnsan.


Bir kere hayatın kazığını yedikten sonra insan,
Bir daha inanmaz sevgiye.
Hayaller kurmaz.
Kendini kimseye bağlamak istemez.
Bağlanmaktan korkar çünkü.
Acı çekmekten korkar.
Sevmekten korkar.
Yüz üstü bırakılmaktan korkar.

İnsan bir kere hayatın kazığını yedikten sonra,
Eski benliğinden kopar.
Sahiplenmek istemez,
Gideceğini biliyordur çünkü.
Her şeye rağmen deseler bile,
Yarı yolda bırakılacağını biliyordur.

İnsan bir kere hayatın kazığını yedikten sonra değişir.
Eskisi gibi kalmaz.
Hayatındaki her şeyi değiştirir.
Susar hep.
Konuşamaz çünkü.
Anlatamaz içindekileri.
Kimsenin onu anlamadığını düşünür.

İnsan bir kere hayatın kazığını yedikten sonra,
Her şeye olan inancını kaybeder.
Hayat onu öyle bir hale sokar ki,
O bile inanamaz.

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Hatalar...

Sahip olduklarımızın değerini bilmiyoruz çoğu zaman ya da çok fazla değer veririz. Bütün hatamız sevdiğimizi belli etmektir ya da belli etmemek... Ya susmaktır ya da konuşmak... Ya ağlamaktır ya da gülmek... Hatalarımız, bizi biz yapan en önemli etkenlerdir, bilmeyiz. Her şeyin bir hayrı  vardır, görmeyiz. Tek dileğimiz istediğimiz her şeyin bir anda gerçekleşmesidir. Hatalarımızdan biri ise bütün hatalarımızı tek bir hatada toplamaktır. Her hata farklı bir nedene bağlıdır. Ve her hatanın sonucu farklıdır. Hata yapmamanın püf noktası ise hatalarımızdan ders almaktır.

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Boşluk...


İnsanlar bazen içlerinde bir boşluk hissederler. Derin, doldurulamayacak kadar büyük ve alabildiğine geniş… O boşluğu doldurmak için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Hatta ellerinden gelenin fazlasını yaparlar. Susarlar bazen. Ama sustukça büyür. Konuşurlar, konuştukça da büyür. O boşluk hep büyür. Ta ki biri gelip onu doldurana kadar… O kocaman ve dayanılmaz derecede acı veren boşluk bir anda kapanıverir, kimse ne olduğunu fark etmeden. Fakat gelip o boşluğu dolduran kişi de giderse, daha büyük bir boşluk oluşur bu sefer içinde. Daha karmaşık. Daha derin. Daha çok acı verici. Daha çok yaralar bu boşluk. Ve başka biri doldurana kadar da kapanmaz.

15 Ağustos 2013 Perşembe

Zaman


Her zaman mutlu olmaz insanlar,
Her zaman üzgün olmadıkları gibi.
Hayat değişkendir çünkü.
Her gün değişir.
Her saat değişir.
Her dakika değişir.
Her saniye değişir.
Zaman geçer,
Hayatla birlikte değişir herkes.
Kimi zaman susar,
Kimi zaman konuşmaktan bıkmaz insan.
Gün geçtikçe yaşlanır,
Yavaş yavaş olgunlaşır.
Değişir insanlar zamanla birlikte.
Duyguları değişir.
Ve en önemlisi;
Hislerini açıklamamayı öğrenir.

Seviyorum


Bana bakmanı seviyorum.
Bana gülümsemeni,
Her gördüğünde el sallamanı,
Benimle konuşmanı…

Geceleri hayallerimde olmanı seviyorum.
Yanımdaymışsın gibi seninle konuşmayı,
Sana derdimi anlatmayı,
Seninle birlikte susmayı…

Sanırım ben seni seviyorum.
Sen bunu bilmesen bile,
Ben seni,
Ve seninle ilgili olan her şeyi seviyorum.

Kim?


Kim istedi ki büyümeyi,
Daima çocuk kalmak varken.
Kim söyledi hayallerin olmayacağını,
Hayal dünyasında kaybolmak varken.

Kim istedi susmayı,
Konuşup derdini anlatmak varken.
Kim istedi ki acı çekmeyi,
Küçücük şeylerle mutlu olmak varken.

Çocukluk


En masum aşklar,
Çocukluk aşklarıydı belki de.
Çünkü en masum hisler,
Çocukluk hisleriydi.

Çünkü çocukken masumduk.
Söylenen her şeye inanırdık.
Kandırmazdı bizi kimse.
Severdi, överdi…

Çocukken her şey güzeldi.
Bir kapıldık mı hayal âlemine,
Kimse bizi rahatsız edemezdi.
Arkamızdan türlü oyunlar dönmezdi.

Üzmezdi kimse bizi,
Kıyamazlardı.
Bir şey varmış gibi büyüdük,
Büyürken de küçüldük.

Hayallerimiz küçüldü mesela.
Sevgilerimiz, saygılarımız,
Umutlarımız, hislerimiz…
Hayatlarımız küçüldü, biz büyüdük.

Bazen..


Herkes kendi düşüncesini savunur, kimsenin ne düşündüğünü umursamadan. Bazen düşünmeden konuşur, bazen ise çok fazla düşüncesi olmasına rağmen susmakla yetinir. Bazen anlatamaz düşündüklerini, bazen ise kimse anlamaz veya anlamak istemez. Bazen düşündüklerinin yanlış olmasından korkar ve açıklamak istemez insanlar.  Bazen ise doğruluğundan son derece emin olduğu bir düşüncenin yanlış olduğunu anladığında sadece susar. Bazı insanlar susar, bazı insanlar ise çok fazla konuşur. Çok fazla konuşan insanların çoğu, çoğu zaman düşünce kirliliğine neden olur, çünkü ortaya attıkları düşünceler sadece geçiştirici çözümlerdir. Bazen ise genelde susan insanlardan en beklenmedik anlarda öyle akıllıca düşünceler çıkar ki ortaya, şaşırıp kalır herkes. Bu yüzden düşüncelerini açıklamaktan korkma. Fakat saçma bir şeyse düşündüğün de, düşünce kirliliğine sebep olmamak için sadece sus.

Aşk...


Öyle bir çelişkidir ki aşk,
Yaşarken öldürür seni.
Severken nefret ettirir,
Gülerken ağlatır.

Öyle büyük bir yanılgıdır ki aşk,
Gözünü kör eder.
Sevdiğini sanarken,
Bir gram bile sevmediğini anlamaktır.

Öyle bir şeydir ki aşk,
Seni hem sevindirir,
Hem de üzer.
Şaşkına çevirir ve gider.

31 Temmuz 2013 Çarşamba

İstiyorum..

Seninle olmak istiyorum ben.
Sana aşık olmak istiyorum.
Sen sevmek istiyorum.
Seni yaşamak istiyorum.
Seninle aynı yastığa baş koymak istiyorum.
Seninle her şeyimi paylaşmak istiyorum.
Seninle tüm çılgınlıkları yapmak istiyorum.
Senin için endişelenmek istiyorum.
Seni herkesten kıskanmak istiyorum.
Sadece senin kalbini istiyorum.
Seninle yaşlanmak istiyorum.
Seninle ölmek istiyorum.


Güneş..

Tüm karanlıklar aydınlanır. Tüm aydınlıklar elbet kararır. Nereden mi vardım bu kanıya?
Bir sabah erkenden kalkın ve güneşin doğuşunu izleyin. O kadar çok şey anlatıyor ki anlamayı bilene. Karanlık yavaş yavaş yok oluyor güneş doğarken, bir anda değil. Yani sabretmeyi bileceksiniz. Yavaş yavaş güneş ilk ışıklarını salıveriyor gökyüzüne, bir renk cümbüşü oluşuyor havada. Bu, her şeyin düzelmeye başladığının habercisi. Gün doğuyor yavaş yavaş, güneş görünmeye başlıyor dağların arasından. Her şey yolunda gitmeye başlıyor. Bu ise, sabrın her şeyi çözdüğünü gösteriyor bizlere.  Ve sonunda güneş doğuyor. Her şey düzeliyor. Fakat bu durum fazla uzun sürmüyor.

Bir kere de güneşin batışını izleyin. Yavaş yavaş batar güneş. Bir bir kaybolur güneş ışınları gökyüzünden. Tıpkı hayatınızda yolunda giden her şeyin teker teker bozulması gibi. Yavaş yavaş kayar ve gider elinizden her şey. Hiçbir şey yapamazsınız. Oturur öylece izlersiniz sadece. Ve güneş yine dağların arkasından kaybolur yavaşça. Ve bir de bakarsınız ki karanlıkta kalmışsınız. Küçük pratik çözümlerle ışık yaratırsınız kendinize ama güneşin yerin tutamaz. Elinizden tekrar güneşin doğmasını beklemekten başka bir şey gelmez. 


18 Temmuz 2013 Perşembe

Seni sen yapan...

Sevmek istersiniz, acı çekmeden. Aşık olmak istersiniz, yara almadan. Hayal kurmak istersiniz, gerçekleşmeyeceklerini varsaymadan. Sahip olmak istersiniz, kaybetmeyi ağzınıza bile almadan. Konuşmak istersin, susturacaklarını önemsemeden. Umut etmek istersin, olmayacağı ihtimalini aklına bile getirmeden. Bir şeyler istersin hep olumsuzlukları hiç düşünmeden. Oysa olumsuzluklardır her şeyi var eden ve kıymetlendiren. Olumsuzluklardır yaşamanı sağlayan.
Kimi zaman hatalarındır seni sen yapan, kimi zaman günahların. Kimi zaman sevdiklerin, kimi zaman sevmediklerin. Kimi zaman değer verdiklerin, kimi zaman değer vermediklerin.
Yaptıklarının ve yapmadıklarının seni sen yapan en önemli unsur olduğu gibi olumsuzluklar da her şeyi var edendir aslında.

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Yazmak ve Yaşamak

İçimdekileri nasıl anlatabilirim ki?
Nasıl dökebilirim duygularımı?
En iyisi yazmak galiba…
Kağıtları doldurmak isminle
Sana söyleyemediklerimi yazmak…
Gözlerindeki parıltıyı,
Gülüşündeki gizemi,
Seni yazmak.
Yaşamak bir tarafa,
Yazmak çok farklı.
Seni yaşamak çok özel ama,
Seni yazmak ayrı.
Seni sevdiğimi yazmak ayrı.
Seni yaşamak ta ayrı.
Bana bakmanı görmek,
Gülerken gizleyemediğin gamzeni görmek,
Benim için atan kalbini hissetmek ayrı.
Senin için atan kalbim,
Daha ne kadar dayanabilir ki o gözlere?
Ne kadar kaybolabilir ki gülüşünde?
Sonuna kadar…
Sonsuza kadar bakabilirim gözlerine.
Hep kaybolabilirim gülüşünde.
Yeter ki yanımda ol.

Yeter ki beni bırakma.

Üzgünüm.

Üzgünüm,
Çok sevdim seni.
Gereğinden fazla.
Haddimden fazla.
Herkesten fazla sevdim.
Sayende öğrendim,
Acıyı da,
Ayrılığı da.
Sevip sevilmemeyi de öğrendim.
Öğrenmemem gerekirdi bunları.
Ben eski ben değilim artık,
Yaşlı bir kadın gibiyim.
Yorgun, bitik, bıkmış…
Pes ediyorum hayata.
İstediğin bu muydu sevdiğim?


Unutmak...

Unutmak… 3 hece, 7 harf. Ortalama 3 saniyede karalayabiliyor insan bu harf topluluğunu, bir kağıda. Ama yazıldığı gibi 3 saniyede üzerini çizip unutamıyor hiçbir şeyi. Keşke unutabilse. Kağıttan silebildiği gibi, aklından ve kalbinden de silebilse tüm yaşananları. Unutmak istediği her şeyi unutsa. Unutmak istemediklerini de kalabalık yapmasın diye, beyninin en ücra köşelerine bırakıp yoluna devam edebilse. Geçmişte takılıp kalmasa keşke insan. Her şeyi unutup yoluna istediği gibi, kaldığı yerden devam edebilse. Geleceğe bakabilse keşke. Şu hayatta o kadar çok şeyi unutmak istedim ki, sayısını ben bile hatırlamıyorum. Ve unutmak istediğim her şey, her anımda kendini hatırlattı bana. Güldüğüm zamanlarda aklıma geldi, keyfimi kaçırdı. Üzgün olduğum zamanlarda aklıma geldi, daha çok üzülmeme hatta bazen ağlamama neden oldu. Anılarımı unutmak istedim. İnsanları unutmak istedim. Hatta kendimi bile unutmak istediğim günlerim oldu benim, yapamadım. Unutmak istemek, unutmaya çalışmak bir işe yaramıyormuş bunu öğrendim. Kağıda yazıp kağıttan silebildiği gibi 3 saniyede unutulmuyormuş hiçbir şey. İnsanlar sadece unutmuş gibi rol yapıyormuş.

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Bir kere gel..


Dışarı çıktığımda el ele tutuşan sevgililer görüyorum. Biz de böyle olabilirdik diyorum kendi kendime. Başkalarını kıskandırabilirdik, birbirimize verdiğimiz sevgilerimizle. Gitmeseydin diyorum. Bırakmasaydın beni. Terk edip arkana bile bakmadan gitmeseydin. Kıskanıyorum onları. Tahmin edemeyeceğin kadar çok kıskanıyorum. Biz de mutlu olabilirdik diyorum. Tek sözünle daha da çok sevdirebilirdin kendini bana. diyorum. Dışarı çıkmıyorum artık, biliyor musun? Bilmiyorsun. Nedenini söyleyeyim mi? Çünkü bizim oturamadığımız yerlerde şuanda başkaları oturuyor. Çünkü bizim yapamadıklarımızı, şuanda başkaları yapıyor. Çünkü başkaları fısıldıyor sevgililerinin kulağına, ''Seni seviyorum, beni hiç bırakma.'' sözcüklerini, bizim eskiden gittiğimiz yerde. Senin de bana aynı sözcükleri söylediğin yerde. Sözler veriyorlar birbirlerine, seni hiç bırakmayacağım diye. Bizim de birbirimize verdiğimiz sözler gibi. Sarılıyorlar birbirlerine, hiç ayrılmayacakmışçasına. Bizim yaptığımız gibi. Erkek elini tutuyor kızın, gözlerine bakıp bir buse konduruyor yanağına. Kız utanıyor. Seni seviyorum diye fısıldıyor ikisi birden birbirlerinin kulağına. Sonra bizim eskiden oturduğumuz o banktan kalkıp yavaşça uzaklaşıyorlar, el ele. Bakışlarından anladım, seviyorlar birbirlerini. Nereden mi biliyorum bunları? Ben dışarı çıkmıyorum, sadece hep buluştuğumuz o yerin karşısında bir yere oturup, saatlerce seni bekliyorum. Belki dönersin diye, küçücük bir umut kırıntısı ile. Tek gittiğim yer orası beni bıraktığından beri. Sen de gelsene bir kere.  Yanında hiç kimse olmadan. Yalnız başına gel. Beni hatırla. Yanına geleceğim. Bir kere gelsene.



Dönmesin geri.


Sana ne derse desin, bu sefer olmaz diyeceksin. Bir kere bırakıp gittin, bir daha gidersin, senin için çok kolay gitmek diyeceksin. Kabul etmeyeceksin bir daha onu, canın ne kadar yansa da. Ne kadar çok acısa da kalbin, geri dönmesine izin vermeyeceksin bu defa. Gecelerce ağlayacaksın yine. Özleyeceksin. Çok özleyeceksin ama geri gelmesine izin vermeyeceksin. Aklın doğru olanı yaptığını söyleyecek, kalbin bırak gelsin diyecek. Kalbini dinledin de ne oldu sanki? Daha çok onsuz geceler olacak. Saatin tik-tak seslerini duyacak kadar yalnız olacaksın ama pişmanlık duymayacaksın. Geri gelmesine izin vermediğin için, gidemeyecek bu sefer. Geri gelmesine izin vermediğin için, artık o kadar çok acı çektiremeyecek sana. Geri gelmesine izin verseydin, yine gidecekti. Daha çok anılarınız olacaktı, daha çok acıtacaktı. Baktığın her yerde onu görecektin. Ona benzeyen birini görünce bir umut koşup yüzüne bakacaktın. Onun yokluğu daha çok acıtacaktı bu sefer. Daha çok isteyecektin gelmesini. Hayallerinizi hatırlayacaktın, daha çok ağlayacaktın. Keşke gelmesine izin vermeseydim diyecektin, geç olacaktı. Çok geç olacaktı. Hayatını alacaktı senden. Kalbini de çalacaktı. Artık sadece gecelerini değil, gündüzlerini de alacaktı senden. O yüzden izin verme, dönmesin geri. Geri dönüp tekrar giderse daha çok acır kalbin. Kalbinin acısı bir yana, bir de pişmanlık eklenir yanına. Anılar da acıtır. Daha çok gözyaşı, daha çok anı, daha çok acı, daha çok kırgınlık, daha çok pişmanlık... Daha az sevinç, daha az mutluluk, daha az gülümseme olacak hayatında eğer dönmesine izin verirsen. Bırak gitsin, dönmesin geri.

                                   

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Nefret etmekten nefret ettim

Seni sevmekten nefret ettim ben. Seni görmekten, sevdiğin ve sevmediğin her şeyi bilmekten, seni unutamamaktan, her gece yatağa yattığımda aklıma ilk senin hayalinin gelmesinden, birlikte olduğumuzu hayal etmekten nefret ettim. Nefret etmekten yoruldum. Yanında olamamaktan öylesine nefret ettim ki... Sana sahip olamamak o kadar yaktı ki canımı... O kadar acıdı ki kalbim seni her gördüğümde, anlatamam.
Kendimden nefret ettim ben. Senden nefret etmemek için. Sahip olduğum her şeyden vazgeçtim ben, senden vazgeçmemek için ama sen benden vazgeçtin. İşte bu durumdan nefret ettim ben. Her şeyden o kadar çok nefret ettim ki, yaşamak istemediğim günlerim oldu. Yaptığım her şeyin saçma olduğunu bilmeme rağmen, o kadar çok şey yaptım ki senden nefret etmemek için ben... Olmadı. Senden de nefret ettim en sonunda. Ve ne oldu biliyor musun?

Nefret etmekten nefret ettim ben ilk defa.

Ağlamadığınız kadar kaybedersiniz..

Ağlamadığınız kadar kaybedersiniz şu hayatta. Güçlüyüm ben dersiniz. Güçlüler ağlamaz dersiniz ve her şeyi içinize atarsınız. En çok üzülen siz olursunuz bu hayatta ama ağlayamazsınız. Bir kere alıştınız mı gözyaşlarınızı içinize akıtmaya, bir daha asla ağlayamazsınız. O kadar çok üzülürsünüz ki, üzüntüden ne yaptığınızı bilemez olursunuz. O kadar çok yanar ki canınız, o kadar çok acır ki kalbiniz, hiçbir şeye gülemez olursunuz. Ağlamazsınız ama ağlamadığınız kadar kaybedersiniz şu hayatta.
Hayatınızda olan hiçbir şeye tepki vermezsiniz. Yaşamak haram olur size. Her gün farklı bir role bürünürsünüz. Duygularınızı kimse bilemez böylece. Çünkü siz duygularınızı saklamakta o kadar ustasınız ki.. Siz şu hayatta o kadar güçlüsünüz ki kimse yıkamaz sizi. Öyle sanıyorsunuz değil mi? Ağlamamayı güçlülük sanıyorsunuz.
Oysa ki hayat her seferinde güçlülerle uğraşır. Ağlamadığınız kadar kaybedersiniz şu hayatta. Ve bir gün kaybedecek hiçbir şeyinizin kalmadığını öğrenirsiniz.

12 Mayıs 2013 Pazar

Bekleme...

Her şey yaralayacak seni. Baktığın herkeste onu göreceksin mesela, canın yanacak. Her gece senin yaptığın gibi, onun da yatmadan önce seni düşündüğünü hayal edeceksin. Hayaller acıtır, bunu anlayacaksın. Hayal kurmak zayıflıktır, olmuyorsa olmuyordur diyeceksin ki bu dediğine kendin bile inanmayacaksın. Hüzünlü şarkılar dinleyeceksin. Hep gittiğiniz o yerlere gidip saatlerce oturup onun gelmesini bekleyeceksin. Beklemek artık yıpratacak seni. Çünkü o gittikten sonra sen hep bekledin. Gelmesini bekledin, mesaj atmasını bekledin, yanlışlıkla da olsa bir kez bile aramasını bekledin. Yolda herhangi bir yerde karşılaştığınızda, gözlerinin içine pişman olmuş gibi bakmasını bekledin. Eğer gözlerinin içine pişmanmış gibi baksaydı, bir saniye bile vakit kaybetmeden koşar atlardın boynuna çünkü. Yeniden beraber olmayı bekledin. Seni sevmesini bekledin. Sen bekledin de bekledin. Sonucu ne oldu peki? KOCA BİR HİÇ. Şimdi sana tavsiyem; artık bekleme. Zor olacak biliyorum ama onu unutmayı dene. Kalbinden söküp atmayı dene. Çünkü sen onu beklersen kalbindeki o boşluk hiçbir zaman kapanmayacak.

Hayat işte...

Şu hayatta sevdiklerin de olacak, sevmediklerin de. Uğruna öleceğin kişiler de olacak, ne olursa olsun kılını kıpırdatmak istemediklerin de. Sahip oldukların da olacak, olamadıkların da. Hayatını güzelleştirenler, yaşama sevincin olan kişiler de olacak, hayatını çirkinleştirenler de. Her gün görmek istediklerin uzaktayken, hiçbir zaman karşılaşmak istemediklerin hep en yakınında olacak. Sana acı veren her şey seni olgunlaştıracak. Hayatı öğretecek sana. Yaşamayı öğreneceksin. Öğreneceksin ama öğrenirken kalbin çok yara alacak. Yeri geldiğinde kanayacak. Kimi zaman oturup ağlatacak seni yaşadıkların, kimi zaman da iyi ki olmuş, dostum dediğim uğruna ölümü göze aldığım insanların ne olduğunu anlamış oldum diyeceksin. Sonra güçleneceksin. Etrafındaki o kaç yüze sahip olduğunu bilmediğin insanların hepsi için farklı bir yüze sahip olacaksın. İçin acısa bile herkesin yanında, her şeye gülümsemeyi öğreneceksin. Ne kadar ağlamak istesen de insanların yanında ağlayamayacaksın artık. Kimseyle hiçbir sırrını paylaşmayacaksın. Çünkü anlayacaksın, kimseye güvenilmez. Herkes kendi çıkarkarını düşünür ve ona göre hareket eder. Hayatta hep seçimlere zorlanacaksın. Kimseyi düşünmeyip, kendin için en iyi olanını seç. Çünkü herkes böyle yapıyor.

4 Mart 2013 Pazartesi

Yazıyorum.

Evet, yazıyorum. Yazmak iyi geliyor. Nedenini bilmiyorum inan. Sakinleştiriyor beni. Üzüntülerimi azaltıyor sanki. Seni daha çok sevdiriyor bana. Evet, seviyorum seni. Onun da nedenini bilmiyorum. Nasıl olduğu hakkında da hiçbir fikrim yok, sorma. Neden ben diyorsundur şimdi sen. Onu da bilmiyorum, gerçekten. Belki birini kızdırdım, o da beddua etti. Karşıma sen çıktın işte. Seni sevdim. Belki bir gün gelirsin diye hep umutla bekledim. Hep seni yazdım. Kağıtlar oldu arkadaşım hep ağladığım gecelerde. Kalemler de sırdaşım.. Seni yaşadım ben. Senin için sevindim. Senin yüzünden üzüldüm. Sayende uzaktan sevmeyi öğrendim. Kokunu içime çekemeden sevdim seni. Gözlerinin içine bakamadan sevdim. Sevmek zordu. Acıtıyordu ama ben vazgeçmedim. Savaştım yokluğunla. Sana karşı, senin için savaştım. Senden başkasını yazamaz oldum. Kanayan kalbime dur diyemez oldum. Dedim ya, sana karşı senin için savaştım ben, ama sen yoktun.